Bir yağmur bastırıyor aniden, kızgınca... sanki sinirlenmiş gibi, nefretle boşaltıyor içini, kime diye sorduğumda cevap vermiyor. Sonra hemen durmuyor, dursa da sakinleşemiyor bir türlü, arsız bir çocuk sanki... dedim ya bir nefret var içinde diye onu kusuyor sanki insanların üstüne, arabalara, evlere. O canım beyaz evlere de acımıyor, kana buluyor adeta gördüğü herşeyi.
Görenler kıyamet diyor, kimisi olur böyle kimi de akışına bırakmış balığını yiyor ne de olsa durur edası var içinde...
Sonradan öğreniyorum kıskanmış diğerlerini, şımarık ya içine sindiremiyor tabi. Yoldan geçenlerin birşeyler içmesini istiyor en azından durup selam vermesini.
Hiç kızmıyor ama yabancılara, o ekşi suratını da göstermiyor. Gülümsüyor yoldan geçenlere, denize girenlere, güneşlenenlere. Anladım ki bizlereymiş bütün kızgınlığı, arkadaş olamamışız istediği kadar.
İşte buymuş nefretin asıl sebebi.
Ve ben o şehirdeyim şimdi, kendi nefretimle birleştirdiğim bir duygum var yanımda, meze yaptığım sıkıntılarımla en azından 2 saat rahat olayım diye.
|